Miyase Şahan, de eerste toeristische bruid Miyase Şahan, geboren in 1955 in het dorp Çaykışla in Emirdağ, kwam in 1969 op 16-jarige leeftijd naar België als bruid van Ahmet Şahan en is een van de moedige vrouwen uit Anatolië. Ze was een van de emigranten die haar leven wilde opbouwen in een onbekend land waar ze de taal, de religie, de cultuur en de mensen niet kende.
Miyase, die in België het harde werk van het huishouden en later de werkende vrouw onderging, vat haar 55 jaar in België als volgt samen: "In de beginjaren hadden we het moeilijk. Omdat we de weg en de taal niet kenden, gingen we te voet naar ons werk. Als we van het werk terugkwamen, kochten we de spullen die we nodig hadden op de markt. We deden het zwaarste werk en deden het goed, zelfs zonder de taal te spreken. Er was een Belgische vrouw waar ik garen kocht. Als ik papieren werk had, ziek was, of gewoon wilde praten, ging ik naar haar. Ze was als een moeder voor me en ze hielp me enorm. De huizen waren toen niet modern, we moesten de kinderen in plastic bakken wassen en tegelijkertijd de was doen. Nu hebben we het beter, maar het leven is voorbij."
Een leven opbouwen in het buitenland is uiteraard niet iets wat je alleen kunt doen, daarom is de steun van buren, vrienden en familie zo belangrijk. Wij gingen naar onze Turkse buren en familie, leerden van hen en deelden onze kennis. Zo hielpen we elkaar. Nu is die spirit van samenwerking verdwenen. Na de amnestieregeling van 1974 groeide de Turkse gemeenschap enorm en begon iedereen zich te vestigen in verschillende dorpen. In het begin wisten we niet wat een bank of een lening was, we hielden ons geld onder het kussen. Als iemand iets nodig had, zochten we het samen uit.
De tijden zijn veranderd. Nu noemen ze ons 'vreemdelingen' hier en 'gawours' in Turkije. Hoewel we daar verdrietig over zijn, raad ik de jongeren aan zich aan te passen aan de samenleving waarin ze leven. Het belangrijkste is dat de harten verenigd zijn."
1955 doğumlu Emirdağ Çaykışla köyündan Miyase Şahan, Ahmet Şahan'la 1969 yılında evlenerek 16 yaşında Belçika'ya gelin gelen Anadolu'nun mert kadınlarından birisi. Dilini, dinini, havasını, insanını bilmediği, tanımadığı bir ülkede bir hayat kurmak için yola çıkan Gurbet Kuşlarından birisi.
Bilmediği bir ülkede önce evinde eş, sonrada zorluklar içerisinde iş mücadelesi veren Miyase ana Belçika'daki 55 yılını şöyle özetliyor." Belçika'da ilk zamanlarda çok zorluklar çektik, yol ve dil bilmediğimiz için çalışacağımız işyerine yürüyerek gidip geliyorduk. İşten gelirken yol üstünde gördüğümüz pazar yerinden de evimizin ihtiyaçlarını alıyorduk. Dil bilmeden çalıştığımız yerlerde en zor işleri en temiz şekilde bizler yaptık. İplik aldığım bir Belçika'lı kadın vardı, Evrak işim olduğunda, Hasta olduğumda, yada dertleşmek istediğim zaman yanına gider dertleşir ağlardım.
Onu anam gibi görüyor dum, O bana çok yardımcı oldu. Evler şimdiki gibi modern değildi. Plastik lehenlerde hem çocukları yıkıyor, hemde çamaşır yıkıyorduk. Şimdi rahata kavuştuk ama ömür bitti."
Gurbet'te tutunup, bir hayat kurmak elbette yalnız yapılabilinecek bir durum olmasa gerek, o yüzden komşu, eşi dost ve akraba dayanışması çok önemli. Burada yaşayan diğer Türk komşu ve akrabalarımızla birbirmize gidip, gelirdik.
Biz bilmediğimizi onlardan öğrenir, yeni bir şey öğrendiğimizde ise biz onlara anlatırdık. Böylelikle buralarda birbirimize yardımcı olurduk. Şimdi ise bu birlik, dayanışma ruhu ortada yok.
1974 yılında çıkan aftan sonra çok Türk nüfusu artı ve herkes köy köy ayrışmaya başladı. İlk zamanlarda bizler hiç banka, kredi nedir bilmezdik.
Herkesin kazandığı paraası yastık altındaydı. İmece usulü kime ne zaman ne lazımsa anında bulur, buluştururduk.
Artık devir değişti. Şimdi burada bizlere 'Yabancı', Türkiye'de 'Gavurcu', diyorlar bunlara üzülsekte gençlerimizin yaşadıkları topluma uyum sağlamalarını tavsiye ederim. Önemli olan gönüllerin bir olması...